Yalnızlık, Yas, Depresyon

Hande Okçuoğlu
5 min readApr 9, 2020

--

Hepimiz oldukça zor, daha önce hiç karşılaşmadığımız günlerden geçiyoruz. Bu süreçte yaşanabilen/yaşanabilecek yalnızlık, yas ve depresyon üzerine sade bir dille, elimden geldiğince biraz yazmak istedim.

Bu 3 kavram birbirinden cetvelle ayrılabilecek kavramlar değil. Birbirleriyle çoğu zaman iç içe de geçebilirler. Fakat her yalnızlık hissi depresyon değildir ve her yas da depresyona dönüşmez.

İnsanda birçok duyguyu ve durumu yaşama kapasitesi vardır. Yalnızlık hissi de bunlardan biridir.

Yalnızlık, bir insanlık halidir.

Seçimli yalnızlık ve yalnız hissetmek başka şeylerdir. Varoluşumuz gereği ilişkisel varlıklarız; fakat bu demek değildir ki sürekli bir şekilde birileriyle ilişkide kalalım. Yalnız kalmayı seçiyor olmak oldukça sağlıklıdır ve aynı zamanda kişinin kendiyle, diğeriyle ve dünyayla ilişkini inceleyebilmesi için de muhteşem bir fırsattır.

Peki hiç yalnız kalamayalar? Yalnız kalmayı tercih etmeyenler? Yalnız kalınca ortaya neler neler çıkacak acaba ki kendimle kalmakta bu kadar zorlanıyorum? Özellikle kaçınılan bir durumda insan mutlaka temas etmekten çekindiği bir şeylerle karşı karşıya geliyor. Öyle bir noktaya geldik ki bu yalnız kalma sürecinde hiçbir şey olmasa bile mutlaka bir şeyler olmuş/değişmiş olacak.

Varoluşun 4 boyutu üzerinden ele alalım.. Varoluşumuzun 4 boyutunda duygu, beden, düşünce, tinsellik vardır. (Kafa karıştırıcı olabileceği için bu yazıda tinselliğe odaklanmayacağım.)

Seçimli bir yalnızlık yaşadığımda bu durumla ilgili rahatsız edici şeyler hissetmem, düşüncelerimle barışığımdır ve bedenimde de rahatımdır. Tek başınalık halidir bu. Bu süreçte aileleri ile birlikte olanların da kendilerine tek başına kalabilecekleri bir alan yaratabilmeleri oldukça normaldir ve hatta olması da gerekir. İmkanlardan dolayı fiziksel olarak tek başına kalamayan kişilerin de içe dönmeleri, gün içerisinde bazı zamanlar daha az konuşmak istemeleri de oldukça doğaldır.

Yalnızlığı seçimli yaşamıyorsam eğer bu durumla ilgili üzüntü hissedebilirim, ağlamak isteyebilirim; zihnimden beni rahatsız edecek düşünceler geçebilir (sevilmiyorum, istenmiyorum,değersizim, unutuldum gibi); bedenimde bu hislerin ve düşüncelerin tezahürü olabilir (baş ağrısı, uyku-iştah problemleri gibi). Bütün bu yaşantılar oldukça biriciktir, kişiden kişiye farklılık gösterebilir.

Şuanda dışarı çıkması zorunlu olmayan birçok kişi evlerinde yalnız veya sadece ailesi, arkadaşı ya da sevgilisi ile birlikte. Tek başınalığı seçtik, hem kendi sağlığımız hem de toplumun sağlığı için bilinçli bir seçimde bulunduk. Kendimizin ve toplumun yararı için bu seçimi yaptık. Karantinadan kaçan kişiler tam da bu yalnızlığı zorla yaptırılan bir şey gibi algıladıkları için kaçtılar; daha iyi bir alternatifleri varmış gibi..

Yalnızlığı seçtikten sonraki kısım bize kalıyor. Hayatı nasıl görüp nasıl yaşadığımla ilgili oluyor bundan sonrası.

Bu yalnızlık ile ne yapacağım?

Birçok seçenek var ve bu kişilerin ruhsal zeminine, hayatı ve kendilerini nasıl algıladıklarına göre de değişiklik gösteriyor. İnkar boyutuna geçebilirim, kendimi alkole veya uykuya verebilirim, kendimi sürekli olumsuzluklara maruz bırakabilirim, 7/24 haberleri izleyip kötü bir ruh haline bürünebilirim; veya da bir yandan dış gerçekliğin farkında olup yer yer kaygılanıp bütün olanlara üzülüp, kızıp bir yandan da evde kendi fiziksel ve ruhsal sağlığımı korumak adına kendime yönlenebilirim. Veya da hiçbir şey yapmadan durabilirim. Bütün bunların hepsi seçenecek; hiçbirinde saplanıp kalmak durumunda değilim. Kendime içlerinde gidip gelme hakkını verebilmeliyim. İnsan esnemezse kırılır.

Bu seçimli tek başınalığın içerisinde yalnızlık hissi yaşayabiliriz, bu da oldukça doğaldır ve kendi yalnızlık hissimiz ile temas etmemizi sağlar. Biz değil miydik ‘bu dünyada herkes yalnız’ diyen ve bunun kaçınılabilir bir durum olmadığını söyleyen. Bir cümleyi zihnen kurmakla onu yaşamak oldukça farklılık gösterebiliyor. Bu süreçte evet sıkılabiliriz, evet kaygılanabiliriz ve dışarıdaki tehdit sebebiyle korkabiliriz, hiçbirini reddetmeden devam etmek..

Süreç boyunca bazen/sık sık hüzünlenebiliriz, ağlayabiliriz, bazen her şeyi unutmak isteyebiliriz, boğuluyormuş gibi hissedebiliriz, bir saat önce acaip neşeliyken sonrasında çökebiliriz. Bir yas yaşıyoruz.

Yas, bir uyarana verilen tepkidir.

Buradaki uyaran görünürde Korona virüsü ve dolaylı olarak değişen dünya ve kendi sistemimiz. Bir kayıp var ortada, hatta kayıplarımız. Bir dünya ve benlik tasarımımız vardı. Şimdi yok. Sabah kalktığım bir saat vardı, gittiğim işim veya okulum hep orada hazırdı, gittiğim konserler vardı vs. İnsan eliyle kurulmuş olan bu planların yıkılmasını yaşıyoruz. İnsanın kurduğu şeylerin kaybının yası dönüyor içimizde. Bütün bu kayıplar kendi hayatımızdaki gidişatı duygusal, zihinsel ve bedensel olarak etkiliyor.

Dünya hep tekinsiz ve belirsiz bir yerdi. 24 saat kavramını insan kurdu, evleri insan icat etti, meslek isimlerini.. Kendimize bir dünya yarattık ve sandık ki o dünya hep devam edecek. Başka ne yapabilirdik gerçi değil mi? Bunun için bir yas yaşıyor olmamız oldukça doğal. İnsan belirsizliği sevmiyor, hemen hemen her şeyi belirginleştirelim istiyoruz. Şuanda bambaşka bir dünya kurmak durumundayız kendimize, evlerimizde. Bunun sancılarını ve yer yer isyanını yaşıyoruz.

Bazılarımız eski hayat alışkanlıklarının yanında sağlığını kaybediyor bu süreçte, çok sevdiği birini veya sadece tanıdığı birini.. Bütün bu süreçte yaşamını yitirenlere rahmet, yakınlarını kaybedenlere sabır, hasta olanlara şifa diliyorum…

Yas yaşanmadığı zaman veya uzadığı zaman bu tepki, depresyona dönebiliyor.

Depresyon, bir semptomdur.

Neyin semptomu? Beni çok zorlayacak bir uyaran geldi; olabilecekler ile ilgili umutsuzluğa kapılıyorum. Depresyon, o zorlantıyla temas etmemek için geliştirdiğim davranışlar kümesi oluyor.

Duygusal olarak oldukça kırılgan, mutsuz, üzgün, suçlu hissedebilirim. Zihnimden değersiz olduğum, sevilmeyi hak etmediğim, çaresizlik içinde olduğum düşünceler geçebilir. Bedenimde semptomlar oluşabilir, bağışıklığım düşebilir, davranışsal olarak iyice içime kapanabilirim, ağırlaşabilirim.

Aslında bu hal, kendim için bir gelişim fırsatı. Ne ile temas etmek istemiyorsam, gelişeceğim yer de orası. Depresif hissetmeme sebep olan şey ne? Büyüyeceğim yer orası. Gelen uyaranı kendimi değiştirmek için bir fırsat olarak görmek yerine işler hiç düzelmeyecek şeklinde karamsarlaşarak kendimi gelişme fırsatından mahrum ettiğim bir savunma oluyor depresyon. Bu uzun süre devam ettiğinde ise hayatı yaşamaya karşı bir dirence dönüşüyor ve insanın içinden hiçbir şey yapası gelmemeye başlıyor.

Bu süreçte depresif hissetmekte bir sakınca yok; bu kötü bir şey değil. Mevcut hayat anlamımız gitti; üzülebiliriz, kızabiliriz, içimize kapanabiliriz.. Her daim aktiviteler yapmak durumunda da değiliz. Depresif hissiyatı kendi gelişimim için kullanabilirim. Hayat, sürekli revizyon istiyor, döviz kuru gibi aslında. 10 yıl önceki döviz kuruyla bugün işlem yapamam. Depresyon uyarı gönderiyor: ‘Bir şeyleri değiştirmen, esnetmen gerek. Hala Mark’ta kaldın, Euro’ya geçtik’ diyor. Euro kullanmamak için elinden gelen her şeyi yapmak demek aslında depresyonda olmak. Buna harcanacak efor, gidip Euro almaktan çok daha fazla…

‘Depresyon, içinde hem acı çeken mahkum, hem de zalim gardiyan olduğunuz bir hapishanedir.’ demiş Rowe.

Bu süreçte herkes depresyona girer mi? Bilmiyorum. Bu, kişinin durumu nasıl ele aldığına bağlı.

Depresyona girersem kötü mü olur? Hayır. Ruhumun göstermeye çalıştığı bir şey vardır. Ne ile bu kadar temas etmekten korkuyorum onun peşine düşebilirim şefkatle, cesaretle.

Tek başınalık bir varoluş tarzıdır, faydalıdır.

Yas sağlıklı bir tepkidir.

Depresyon bir savunmadır ve bir hayat tarzına dönüşmez ve barındırdığı iç görü anlaşılırsa bir değişim fırsatıdır, faydalıdır.

Her şeyde olduğu gibi, hiçbir duygu da kalıcı değil. Hayatın akışı ile birlikte bir şeyler kendiliğinden oluyor, olacaktır da. Gelen duygulara ya da düşüncelere ‘git’ diyerek direnmediğinde insan bu akışla kendiliğinden süzülüyor. Yazıyı Pentagram’ın Sonsuz’u ile sonlandırmak istedim. Hepimize bu sürecin de geçici olduğunu, akış içerisinde ister istemez evrilip dönüşeceğimizi hatırlatsın..

Bu süreçte sağlıklı kalmak adına elimizden gelenin en iyisini yapalım, en acısı göz göre göre verilen kayıplarımız… Dileğim, iş için dışarı çıkması gereken arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin ve onların ailelerinin de en kısa zamanda güvenceye alınabilmesi yönünde.

Sevgi ve sağlıkla

--

--